30 Temmuz 2013 Salı

‘Sürgün İnek’filmi şubatta vizyonda


‘Sürgün İnek’filmi şubatta vizyonda
Dört yıl önce Malatya’da bir okulun bahçesindeki Atatürk büstünü kırınca sahibi tarafından ‘sürgüne’ gönderilen ineğin öyküsünden yola çıkılarak çekilen ‘Sürgün İnek’ filmi 28 Şubat 2014’te vizyona girecek.



Temmuzun ilk günlerinde Muğla-Yatağan ilçesinin Bözüyük Köyü’nde başlanan filmin çekimleri devam ediyor. Çekimlerin bitmesine yakın oyuncular filmdeki inekle birlikte basına poz verdi. En renkli fotoğraf filmin başrol oyuncusu Hasan Kaçan’ın ineği öpmesi oldu. Atmosfer Film’in yapımcılığını üstlendiği filmin senaryosu Serkan Öztürk’e ait. Ayhan Özen’in yönettiği filmde Hasan Kaçan, Şebnem Sönmez, Fırat Tanış, Cezmi Baskın, Eşref Kolçak, Yılmaz Gruda veVildan Atasever gibi isimler yer alıyor.

'Bu ülkede çok yetenek gördüm'


'Bu ülkede çok yetenek gördüm'
Avusturalyalı aktör Russell Crowe Edirne’de çekeceği film için oyuncu seçmelerine başladı. Seçmelerde Türk oyunculardan memnun kalan Crowe,’Bu ülkede çok yetenekli insanlar var’ dedi.

Avustralyalı aktör Russell Crowe, bir bölümünü Edirne’de çekeceği Çanakkale filmi ‘The Water Diviner’ için oyuncu seçimine başladığını Twitter sayfasından duyurdu. Oscar ödüllü 49 yaşındaki oyuncu pazar günü Edirne’de keşif yaptıktan sonra daha önce, hayran kaldığını söylediği İstanbul’a geldi. 2013 yılının sonlarına doğru çekimleri başlanması planan, senaryosunu Andrew Knight ve Andrew Anastasios’un yazdığı ‘The Water Diviner’ filmi için Crowe, İstanbul’da Türk oyuncularla bir araya geldi.


Türk oyuncuların performanslarından memnun kalan Crowe, “Bütün günü seçmelerde, Türk aktörlerle birlikte geçirdim. Bu ülkede çok yetenekli insanlar var” diyerekövgüler yağdırdı. Oyuncu Irmak Ünal ise Russel Crowe’ın tweet’ine karşılık veren isimler arasındaydı. Ünal, “Ne kadar şanslı onlar” diyerek, Crowe’la çalışacak olan oyuncuların şanslı olduğunu dile getirdi. Öte yandan Crowe’ın takipçilerinden bazıları ise ünlü oyuncuya, “Umarız Haluk Bilginer’le de bir araya gelirsiniz. Türkiye’nin en önemli oyuncularından biridir” diye yazdı.


Twitter’dan oyuncu tavsiyesi
Crowe’un filmi, Edirne’de çekeceğini duyurması Twitter’da espri konusu oldu. Crowe, bir Türk takipçisinin, “Çanakkale filmini niye Edirne’de çekiyorsun panpa” diyerek karşılık vermesi en çok ilgi çeken tweet oldu. Crowe’a Türk ve yabancı takipçileri oyuncu seçiminde tavsiyelerde bulunuyor. Şener Şen’in ismini paylaşan takipçilerinin yanı sıra Fatih Akın’ın ‘Crossing the Bridge’ belgeselini izlemelerini öneriyor.

16 Temmuz 2013 Salı

Bodrum mu, Alaçatı mı?

Bodrum mu, Alaçatı mı?


Her yaz olduğu gibi bu yaz da yazlık bölgeler arasındaki rekabet tam gaz sürüyor. Zaman zaman Assos gibi yeni rakipler ufukta belirse de asıl mücadele hâlâ Bodrum ve Alaçatı arasında yaşanıyor.

Yaz mevsiminin kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladığı şu günlerde “büyük güney göçü” başladı. Fırsatını bulan valizini toplayıp güneye iniyor. Bu, her yıl olduğu gibi Bodrum-Çeşme “savaşının” da başladığı anlamına geliyor. Kimileri “Bodrum’dan vazgeçmem” dese de popülerliği giderek artan Çeşme-Alaçatı bu yıl da sağlam bir rakip olarak çıkıyor Bodrum’un karşısına. Son yıllarda bu ikiliye bir de Assos eklendi. Daha çok akademisyenlerin, yönetmenlerin, reklamcıların tatil için tercih ettiği Assos’ta da Alaçatı’da olduğu gibi restore edilen taş evlerden butik oteller var belki ama yakın zamanda bir Alaçatı olacak gibi durmuyor. Gece hayatının, eğlence yerlerinin olmadığı Assos, tam anlamıyla sakin bir tatil geçirmek isteyenler için... Yani Bodrum-Çeşme bir süre daha aralarına kimseyi almayacak gibi duruyor. Biz de Bodrum ve Çeşme’yi ünlü müdavimlerine sorduk: “Nedir sizin oraların kerameti?”
BODRUM
“Hayattaki en büyük yatırımım gidip gölgesinde dinlendiğim, Torba’ya diktiğim zeytin ağacı”
Ali Poyrazoğlu
Tiyatrocu

* Bodrum’un doğal yapısını, iklimini seviyorum. Burada rutubet çok az.  Türkiye’nin en güzel koylarının bazıları burada... Ayrıca burada yaşayanlar çok açık fikirli ve dost canlısı kişiler. Herkes daha kardeş, daha arkadaş... Büyükşehrin gerilimi bulunmadığı için ilişkiler daha az hırçın. O nedenle yaz-kış Bodrum’a gelip gidiyorum.
* Yurt dışında olmadığım zamanlar Bodrum’a geliyorum. Burada 30 yıl önce aldığım bir evim var. Orada yazı yazıyorum. Yazın karınca gibi çalışıyorum kışın da bir ağustos böceği gibi çalıştıklarımı sergileyerek keyif çatıyorum.
* Torba’ya gitmeyi seviyorum. Torba’da 20 sene önce diktiğim bir zeytin ağacım var. Hayattaki en büyük yatırırım o. 20 yılda ben büyüttüm o ağacı, gider onun gölgesinde kitap okurum. Kahvaltıyı evde yaparım. Zaman zaman da balık lokantalarına ama en çok Kısmet Lokantası’na giderim.
* Perşembe akşamüstünden cuma akşamüstüne kadar Pazaryeri’nde olurum. Çünkü bu çevrede ne yetişiyorsa oraya getirilir. Bodrum pazarı çok eğlenceli, hareketli ve heyecan vericidir. Kalemiz var, Kale’de, İstanbul’dan gelen özel tiyatrolar gösteri yapıyor, ben de yapacağım. Devlet Opera
ve Balesi burada bale festivali düzenliyor.
* Bodrum’da kontrolsüz bir yapılaşma başladı. Buradan bir Antalya çıkartılmaya çalışılıyor.
O güzelim Bodrum mimarisi gölgede kalacak bu gidişle. Gürültü turizmini de beğenmiyorum. Belediye kültür-sanat konularında bir-iki karnaval yapmanın haricinde durgun davranıyor. Maalesef birkaç senedir tek tük alaturka konserler dışında, Bodrum Açıkhava Tiyatrosu, tellerle çevrilmiş vaziyette ve tek başına, atıl bir şekilde duruyor. Ben oraya “yasaklı tiyatro” adını taktım.
“Bodrum giderek daha da kalabalıklaşıyor ve burayı seçme sebebimiz ortadan kayboluyor”
Derya Alabora  
Oyuncu
* Bu kadar yapılanma olmadan önce Bodrum şahane bir yerdi. Şimdi bunlardan biraz geri düşmüş bulunuyoruz ama şimdi de Gümüşlük benim için çok özel bir yer.
* Ben çok sıcaktan hoşlanmıyorum burası güneye oranla daha ılık. Denizi ve doğası çok güzel. Çok büyük bir tarihin içinde oturuyorsunuz aynı zamanda. İş durumuna göre değişiyor tabii ama iki-üç ay kalıyorum genelde burada. Geldiğimde ev kiralıyorum sahilde. Orası da denizin üstünde yüksek tavanlı taş bir oda gibi.
* Gümüşlük’te bir sabah kahvaltısı ritüeli oluyor, meydanda toplanıp birlikte kahvaltı ediyoruz.
Bir de burası küçük bir yer. Gece de aynı şekilde herkesin toplandığı müzik çalınan, sohbet edebileceğimiz yerler var. Aynı zevkleri paylaştığımız insanlar toplanıyor Gümüşlük’te, o da benim için bir ayrıcalık oluyor.
* Akşam yemeğini Mimoza’da yiyorum. Limon’un günbatımı muhteşem oluyor. Jazz Cafe’ye gidiyorum, orada
caz geceleri oluyor. Evimin önünden denize giriyorum.
* Ağaçların kesilip yapılaşmaya açılmasından memnun değilim, Bodrum giderek daha da kalabalıklaşıyor. Burayı
seçme sebebimiz yavaş yavaş ortadan kayboluyor.

 “Bodrum’a ilk kez 1963’te geldim, burada çok huzurluyum”
Cemil İpekçi
Modacı

* Buraya ilk kez 1963’te geldim ve âşık oldum, kaldım. Bodrum’un her şeyini çok seviyorum. Marinasını, sahilini, pazarını... Burada
çok huzurluyum.
* Bodrum’un merkezinde, kendi evimde kalıyorum.
20 yıldır buradayım. Genelde evimde, atölyemde vakit geçiriyorum. Akşamüstü işim yoksa denize, oradan da yürüyüşe gidiyorum. Evim merkezde olduğu için denize de hep merkezde sahilden
girmeyi tercih ediyorum. Bodrum pazarına gidip gezmekten çok keyif alıyorum.
* Marina Yat Kulüp’e gidiyorum. Özellikle yemek yemeyi ve müzik dinlemeyi sevdiğim için, tüm bunları bulduğum Bodrum merkezdeki Hong Kong Çin Lokantası’na sık sık gidiyorum. Bunun haricinde genelde hep evimde, atölyemdeyim.
* Evimin de bulunduğu Bodrum merkez dışında bir yere gitmiyorum. Denize girmek için de, yemek yemek için de hep merkezdeyim. Zaten çok fazla dışarıya çıkmıyorum. 15 günde bir bazen tekne turu yaparak koy koy geziyorum. Onun dışında denize girmek için özellikle gittiğim bir yer yok. Alışverişlerimi Bodrum pazarından yapıyorum.
“Haberleri seyretmediğimiz sürece başka bir dünyada yaşamak hâlâ mümkün”
Gülriz Sururi - Tiyatrocu
* 1968 yılından bu yana her yazımız Bodrum’da geçti diyebilirim. Ege’yle Akdeniz’in kesiştiği harikulade bir doğa, mimari, daracık ama tertemiz sokaklar, kapıları bağcıkla kapanan evler... Bütün bunlar bir İstanbulluyu, üstelik sanatçıysa, mutlu etmeye yeter de artardı bile. Biz de çarpıldık. Bir tekne aldık sonunda. Yani Bodrumlu olduk gibi.
* Eskiden daha yoğun çalışıyorduk tabii ama ne kadar vakit bulabilirsek geliyorduk. En sonunda deniz kenarında bir ev sahibi olmaya karar verdik.
* Şüphesiz Bodrum saklı kent olarak kalamazdı. Buralar çok kalabalıklaştı. Bir gün baktık kiresim çektirecek halimiz kalmamış biz de
25 yıl önce Torba’ya taşındık.
* Şöyle bir lüksümüz var şu anda deniz kenarından
100 metre yürüyünce mendirekteyim. Sabah denizle uyanıyoruz, giysi denen şeyden haberimiz yok. Bez parçaları ve mayoyla yaşıyoruz.
* Torba’da bir-iki tane eski yer vardır, bir tanesi
Dalli diğeri de Torbahan Hotel. Haberleri seyretmediğiniz
sürece başka bir dünyada yaşamak hâlâ mümkün burada. Cehennemde cenneti yaşıyoruz.
ALAÇATI

“Buradaki pazarı çok seviyorum, oradan bir şeyler alıp yemek yapıyorum”
Nurseli İdiz - Oyuncu
* Alaçatı’da “kanka” diyebileceğim çok yakın bir arkadaşım var, Ümit Bey... Onunla beraber bir butik açtık. O yüzden Alaçatı’ya çok sık geliyorum. Buranın bunaltmayan bir havası var. En çok da tarihi dokusunu seviyorum Alaçatı’nın.
* İşim olmazsa genelde 2-2.5 ay kalırım burada. Arkadaşım Ümit Bey’in evi var, orada kalıyorum.
* Çark Plajı’na çok gidiyorum. Bir de
Germiyanlı Yalısı’na gidiyorum. Bizim dükkanın karşısında da Bizim Ev diye bir yer var, aile dostlarımız, çoğunlukla orayı tercih ediyorum.
* Alışverişlerimi kendi dükkanımdan yapıyorum. Buranın pazarı çok güzel, çok seviyorum oraya gitmeyi. Oradan da bir şeyler
alıp evde yemek yapıyorum.
* Magazincileri sevmiyorum, rahat bırakmıyorlar diye. Bir tek bundan rahatsız oluyorum burada, ama artık onlara da alıştık.

“Alaçatı’daki huzuru çok seviyorum, keşke bir de yazın bu kadar kalabalık olmasa...”
Çağla Kubat  
Sporcu, oyuncu

* Benim Alaçatı’da tatil yapmak gibi bir anlayışım yok, zaten burada yaşıyorum. Alaçatı’nın sakinliğini, huzurunu çok seviyorum. Bir de burası bana windsurf (rüzgar sörfü) yapma imkanı sağlayan bir yer. Bir süre önce kendi işimi kurdum, Çağla Kubat Windsurf Akademi burada yer alıyor. Bu nedenle ben de yaz-kış Alaçatı’da yaşıyorum.
* İki senedir kendi evimde kalıyorum. Kışın iki-üç aylığına yurt dışındaki yarışlara, antrenmanlara gidiyorum. Onun dışında hep Alaçatı’dayım. Özellikle yaz aylarında akademide sörf dersleri verdiğim için sürekli buradayım.
* Benim gibi yaz-kış burada yaşayan birçok arkadaşım var, onlarla vakit geçirmeyi seviyorum. Kış aylarında Alaçatı köyünün iç kesimlerine gitmeyi, oralarda oturmayı çok seviyorum. Çalıştığım için genelde çok yorgun oluyorum. O yüzden daha çok bir an önce evime gidip dinlenmek istiyorum. Davet eden birisi olursa ya da İstanbul’dan bir arkadaşım gelirse,
o da nadir oluyor, dışarı çıkıyorum. Onun dışında çıkmayı pek tercih etmiyorum.
* Zeytin Konak Hotel’de kahvaltı yapıyorum, zaten burası çok sevdiğim bir arkadaşımın. Alavya adında bir otel açıldı, akşamları oraya gidip bir kahve içmeyi çok seviyorum, inanılmaz bir İtalyan lokantası var içinde. Yusuf Usta’ya, Avrasya Ev Yemekleri’ne gidiyorum. Neredeyse evde hiç yemek yapmıyorum. Hem fiyatları çok uygun hem de çok lezzetli ve sağlıklı. Alaçatı’dan pekalışveriş yapmıyorum, İstanbul’a gittiğimde topluca yapıyorum.
* Alaçatı’nın yazın çok kalabalık olmasını sevmiyorum. O zaman köy gerçekten yolda yürünemez hale geliyor. Onun dışında sevmediğim herhangi bir yönü yok buranın. Hatta rahatlıkla çok sevdiğimi söyleyebilirim.
“Temmuz sonuna kadar Alaçatı’daki evimizde, çocuklara endeksli bir tatil yapıyoruz”
Çağla Şikel 
Manken, sunucu

* Buranın o etnik mimari dokusunun bozulmamış olması bizi çok cezbediyor. Denizin mükemmel olması, aynı zamanda da çok çeşitli restoranların bulunması da burayı tercih etmemizi sağlıyor. Alaçatı’daki evimizde temmuz sonuna kadar kalıyoruz.
* Emre (Altuğ) de ben de, çocuklara endeksli durumdayız. Haliyle onlar uyanınca parka, aqua parka ya da denize gidiyoruz. Bazen de alışveriş yapıyoruz... Gece onlar yatınca da eşimle yemek yiyip geziyoruz.
* Yemek için Mikasa, Lavanta, Karina, Tapu, Paparazzi ve Kuytu’ya gidiyoruz. Eğlenmek içinse Double, Paparazzi ve Marrakech’i
tercih ediyoruz.
* Alaçatı’nın havasının bazen aşırı rüzgarlı olmasını ve soğuk denizini pek sevmiyorum.
“Trafikte kimse 70 kilometreden yukarı çıkamıyor, o nedenle burada araba kullanmak çok keyifli”

Alinur Velidedeoğlu
Reklamcı

* Eşimin ailesinin daha önce Alaçatı’da otelleri vardı. Ben de o sebepten Alaçatılı oldum diyebilirim.
* Çok seviyeli ve kaliteli bir yer bence burası, oksijen oranı da çok yüksek. Alaçatı’nın en sevdiğim tarafı gürültülü bir yer olmaması. İnsanlar birbirine daha saygılı, kavga, gürültü yok. Tartışma görmüyorum etrafta. O nedenle burada çok huzurluyum açıkçası.
* Alaçatı’da uzun süreli kalmıyorum. Eşim burada yeni bir otel yaptırıyor. Ona destek olmak için ara sıra geliyorum. Türkiye’de olduğum zaman hafta sonlarını burada geçiriyorum. Perşembe-cuma geliyorum, pazartesi İstanbul’a dönüyorum.
* Buraya tatile geldiğimde yayınları takip ederek, gazete okuyarak vakit geçiriyorum. Fazla kalabalık olmadığı için yedi senedir Port Hotel’e gidiyorum. Ben öyle yemek arayan bir insan değilim. Bir yere yemek için gitmem, çevre için giderim. İnsanların medeniyet seviyesi benim için yemekten çok daha önemli.
* Alaçatı’nın trafiğinden çok memnunum, 70 kilometreden yukarı kimse çıkamıyor. Trafik çok kontrollü o bakımdan burada araba kullanmak da çok keyifli.
* Burada uzun süre kalmadığımdan şikayetçi olduğum bir yönü pek yok Alaçatı’nın.


Haber Kaynağı : Milliyet

13 Temmuz 2013 Cumartesi

13 Temmuz itibari ile vizyondakiler

Zor Kazanç Pain and Gain

Film Özeti

Florida’da yaşayan Daniel Lugo ve Paul Doyle zamanlarının çoğunu vücut geliştirme salonlarında geçirirler.  Başka işleri olmayan bu ikili bir gün bir haraç ağının içine düşerler. Buda yetmez üstüne zengin bir iş adamının kaçırılmasına şahit olurlar.

Michael Bay tarafından yönetilen komedi aksiyon türündeki filmde Mark Whalberg ve Dwayne Johnson filmin baş rollerini oynuyor. 

Fragman





Genç Çıraklar (The Internship)

Film Özeti


Aynı satış departmanında çalışan iki arkadaş, bir gün işlerinden kovulurlar. İşsizlikle mücadele etmeye çalışırlarken, bir anda kendilerini teknoloji şirketinde stajyer olarak bulurlar. Ancak sadece birisi orada işe başlayabilecektir. İşin bir diğer eğlenceli tarafı ise müdürleri sadece 20 yaşındadır. Komedi türündeki bu filmin başrollerinde Owen Wilson, Vince Vaughn ve Will Ferrell yer alıyor. Filmin yönetmenliğini Shawn Levy yapıyor.
 

Fragman





Tatlı Cadı Lili: Mandolan’a Yolculuk

Hexe Lilli: Die Reise nach Mandolan

Yönetmen: Harald Sicheritz
Senaryo: Bettine von Borries, Achim von Borries
Oyuncular: Alina Freund, Tanay Chheda, Michael Mittermeier, Pilar Bardem, Ercan Durmaz, Jürgen Tarrach
Tür: AileKomediFantastik
Gösterim Tarihi: 12 Temmuz 2013 Cuma
Yıl: 2013
Sevimli cadı Lili, Mandolan’a yolculuk yapıyor ve Sadrazam Guliman’la mücadele ediyor. Guliman’ın büyücüsü Abrash ise Lili’nin yolunu kesmeye çalışıyor. Ancak bir cadıyı asla kandıramazsınız. Bakalım Lili, arkadaşı Musa ve ejderhası Hector ile Mandolan Krallığı’nı kötü büyücü Hieronymus’dan koruyabilecek mi?

Fragman


10 Temmuz 2013 Çarşamba

Oyunculukta Rabarba Nedir

Rabarba sinema veya televizyonda kalabalık sahnelerin çekimlerinde kalabalığı oluşturan figüranların hep bir ağızdan konuşur gibi yapıp anlamsız sesler çıkararak uğultu şeklinde bir ses efekti oluşturmasıdır. Anlaşılmayan kalabalık insan gürültüsü olarak da tarif edilebilir. Bu gürültüyü yapana rabarbacı eylemin kendisine de rabarba yapmak denir. Bazen yanlış olarak labarba şeklinde de telafuz edilir.
Bu terim filmlerin genelde sessdublajının yapıldığı Yeşilçam sinemasında türemiştir. Söz konusu bu filmlerde kokteyl parti, doğum günü, nişan gibi davet toplantılarının kalabalık sahnelerinin çekimleri sırasında genelde ayakta duran davetlileri canlandıran figüranlardan havadan sudan birşeyler söylemeleri ve sohbet ediyor gibi yapmaları istenir. O şartlar altında her zaman akla konuşacak mantıklı şeyler gelmeyebileceğinden ve figüranların tutukluluk yapıp çekimleri aksatma olasılığını azaltmak amacıyla kolaylık olması açısından onlardan sürekli olarak "rabarba-rabarba" seslerini çıkartmaları istenir. Kalabalığı oluşturan kişilerin eş zamanlı olmayarak üstüste sarfettikleri bu kelimeler uzaktan anlaşılmayan bir insan gürültüsü, mırıltı, uğultu şeklinde işitilir ve onların kendi aralarında sohbet ettikleri izlenimi doğar.


iz olarak çekildiği ve sonradan seslendirildirilip
İthal filmlerin Türkçe dublajı sırasında da sıklıkla rabarba'ya başvurulur. Ancak Türkçe seslendirmesi alelacele ve özensiz yapılmış bazı ithal filmlerde diyalogların dublajının yapılmış olduğu buna karşılık kalabalık insan seslerinin çevrilmeden bırakıldığı da görülmüştür.
Filmlerin veya radyo tiyatrolarının senaryolarında ise rabarba yapılacak yerler belli edilirken bazen rabarba bir karaktermiş gibi vurgulanmaktadır.
Senaryo Örneği 1:
GENÇ: (DIŞ SES)
Ben yaşamayı beceremedim. Becerenler sağolsun...
Kameranın sağından solundan koşan iki genç kız... (Çığlıklar)
RABARBA:
Baba... Baba... Koş... Abi!!!!! Baba... Baba...
Kıravat kopar, Genç yere düşer, Kendine gelir. 
Senaryo Örneği 2: (Sayfiyede Yaz, Anton Çehov)
Memurlar: Sayfiye, sayfiye! Ah sayfiye! (adamın kafasında olduğu için sesler efektlidir)
Tolkaçof: Diye deli oluyorlar;sonra aşk oyunları, -EFEKT:kıkırdamalar, rabarba duyulur- amatör oyunculuklar; velhasıl hiçbirinden olumlu bir iş alamazsın.

4 Temmuz 2013 Perşembe

Korumalıktan Oyunculuğa Müthiş Hayat Hikayesi

Gece kulüplerinde korumalık yapıyordu ama şimdi ünlü bir oyuncu...

Nihat Alptuğ Altınkaya, adını Yaprak Dökümü dizisiyle duyurdu. 

17 yaşında gece kulüplerinde koruma olarak çalışmaya başladı.

Nihat Alptuğ Altınkaya, bir gün İstiklal Caddesi'nde yürürken ünlü olacağını hiç tahmin etmememişti ama oldu.

Bir cast ajansının sahibi Altınkaya'nın peşinden koşarak onu durdurdu.

Ajans sahibinin "seni çekebilir miyiz" sorusuna olumlu yanıt veren Altınkaya'nın hayatı o andan itibaren değişmeye başladı.

Altınkaya'ya bir hafta sonra Funda Arar'ın klibinde oynaması için teklif götürüldü, daha sonra da dizi ile şöhret kapısını araladı.



Survivor'ın Finalisti Hilmi Cem'den Genç Kızlara Müjde!

Survivor’un şampiyonu Hilmi Cem ile Acunn.com için buluştuk. Özel hayatından şampiyonluk serüvenine kadar her şeyi konuştuk.

Hilmi, şampiyonluk öyküsünü bol bol konuşacağız. Önce daha yakından tanıyalım seni?

Ben 19 Mayıs 1992 doğumluyum. Anne ve babam ilk okul öğretmeni. Benden büyük bir ablam var.

Öğrencisin diye hatırlıyorum?

Evet.  Muğla Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’nda,  3. sınıf öğrencisiyim.

Şampiyonluk 1 dönem kaybına sebep olmuştur o halde sana?

Evet. Bu dönem derslere gidemedim. Hocalarım yeterince anlayış gösteriyor ama okulum doğal olarak uzadı. Ama kesinlikle eğitimimi tamamlayacağım.

Dans tutkun nasıl oluşmuştu?

Ben, Bodrum’un Güvercinlik köyünde büyüdüm. Yaşadığım köyle sosyal hayat adına hiçbir şey olmadığı için kendimi dans ve spora vurdum.  O kadar ki 18 yaşını kutladığım doğum günümde babama evimizin çatısını dans edebilmem için fayans yaptırmasını rica etmiştim ve doğum günü hediyem olarak evimizi benim dans etmem için uygun hale getirdi. Bunu hiç unutamam.





Ailen dans etme isteğini sonuna kadar desteklemiş anladığım kadarıyla?

Kesinlikle desteklediler.  Ben break dans yaparken 2 kez ayağımı kırdım. Sadece o dönemde biraz çekinceleri vardı ama dans etmekten bu kadar mutlu olduğumu görünce benim farklı danslar öğrenmem için latin dansı kursuna gönderdiler ve sonrasında latin dansında şampiyonluklar kazandım.

Başarılı bir dansçı olarak birazda dinlediğin müzikler üzerine konuşalım?

Ben Türkçe müzik çok az dinliyorum. Tarkan, Teoman ve Şebnem Ferah ilk aklıma gelenler. Ama onun dışında tam bir caz tutkunuyum. Ayrıca chill out müzikler dinliyorum. Adel tarzı yabancı slovlar dinlerim.



Belli ki sen hayatını dans ve spora adamışsın.  Okul açma fikri nasıl ortaya çıktı?

Spor akademisini kazanınca orada tanıştığım arkadaşlarımla kader birliği yapıp içinde dans ve spor olan bir okul açtık ve orada eğitmenliğe başladım.

Peki şampiyon Hilmi Cem dans etmek dışında nelerden hoşlanır?

Dans, müzik ve spor dışında genelde evde, koltuğumda oturup bir şeyler yerken, bir şeyler izlemeyi çok severim. öyle çok dışarıda vakit geçirmekten hoşlanan birisi değilim.  Kendime ait bir dünyam var.

Hangi takımlısın?

Lise yıllarında fanatik Fenerbahçeliydim.





Sakın döndüm deme?

(Gülüşmeler) Yok yok dönmedim. Sadece, maçları eskisi kadar takip edemiyorum. Ama hala Fenerbahçeliyim.
Geldik pek çok hayranının merakla beklediği cevaba.

Kız arkadaşın var mı?

Hayır. Kız arkadaşım yok.

Survivor öncesi var mıydı?

Uzun zamandır kız arkadaşım yok.

Hayranlarına müjdeyi vermiş olduk o halde.

(Gülüşmeler) Şimdilik öyle diyebiliriz.




Herkes senin yakışıklılığını konuşuyor. Ya sen kendini yakışıklı buluyor musun?

Abi ne kadar zor sorular soruyorsun.  Her zaman şükrettim.  Kolu bacağı olmayan pek çok insan var.

Şu anda röportajı  yapan da bir görmeyen?

Valla hiç farkında değilim ağabey. Sen her şeyi iyi görüyorsun.

Yakışıklıyım diyorsun o halde?

(Gülüşmeler) Aynaya baktığımda yakışıklıyım diyorum.

Peki  sana da sormadan olmaz.  Biz Adanın en güzel kızını sorduk açık ara Fatmagül çıktı. Ya sence?

Eyvah eyvah.  Bu da zor soru.  Biraz düşünmem gerek.  Bence, adanın en güzel kızı çok az kaldı ama Emeldi.  Kendine has bir güzelliği vardı.

Birazda, seni bizimle tanıştıran Yetenek Sizsiniz Türkiye macerasını konuşalım?

Evet.  Şansım orada döndü galiba. Yetenek Sizsiniz Türkiye Muğla elemeleri olacağını duyan ortağım benim adıma kayıt yaptırmış. Bana katılmam için ısrar ettiler.  Bende katıldım ve yarı finale kadar geldim.  Olumlu tepkiler aldım. Ve sonrasında Acun Ağabeyin teklifiyle Survivor’a katıldım.


Bu kez Survivor maceranı sondan konuşmaya başlayalım? Survivor adasında geçen 3 buçuk ay sonrasında alışabildin mi İstanbul’a?

Hayır. Henüz alışamadım. 4 aydır ıssız bir adada yaşarken bir anda memleketime dönünce, kendi kişisel özelliklerimi kaybettiğimi gördüm.

Nasıl yani?

Şöyle;  mesela bir şampuanım yok.  Telefon kullanmak bile istemiyorum.  Kim, ne verirse onu kabul ediyorum.  Adadan Türkiye’ye dönünce boşluğa düştüm.

Adaya geri dönmek istiyorum mu diyorsun?

Oradayken bir an önce çıkıp gitmek istiyorsun ama Türkiye’ye dönünce adayı özlediğimi hissediyorum.  Ama her halde çok uzun sürmeden buradaki şartlara da alışırım.





Telefon kullanmak bile istemiyorum diyorsun.  Sanırım Şampiyon olduktan sonra çok daha fazla çalıyordur telefonun?

Evet. İnan hiç susmuyor.  Sağ olsunlar herkes kutluyor. Bu da beni çok mutlu ediyor.

Daha önceki bazı şampiyonlarla konuştuğumda yeni akrabalar çıktı diyenler olmuştu bana.  Sende böyle bir durum var mı?

Evet var. Ben Muğla’nın Yenice köyüne kayıtlıyım. Hiç tanımadığım insanlar (Biz Hilmi Cem’in akrabasıyız) diyorlarmış. Ayrıca yıllardır görmediğim arkadaşlarım buldu beni  Survivor sayesinde.

Şampiyonluğu hak ettiğine inanıyor musun?

Çok zorlu süreçlerden geçtim bu noktaya gelinceye kadar. Hak etmesem beni seçmezlerdi diye düşünüyorum. Bu nedenle hak ettiğime inanıyorum.




Sence, halk neden bu kadar sevdi seni?

Ben hiçbir zaman rol yapmaya çalışmadım. Her zaman doğal oldum.  Zor durumda kalsam bile sabrettim. Sanırım halk beni sempatik buldu.

Sabrettim dedin. Normal hayatında olsa sabredemeyeceğin halde, adada tolere ettiğin şeyler oldu mu?

Tabi ki oldu.  Adaya geldiğimizde müthiş bir açlık çektim.  İnanın bana, resmen kumları yiyecek şekilde geldim. Adamızda çok ekşi, limondan da ekşi bir şey var onunla 3 gün geçirdim. Çektiğim acıyı anlatamam. Adada çitra isminde sinekler var. Buradaki sivri sineğe dua edersiniz. Hatta sivri sineği bile seve bilirsiniz o kadar kötüydü. Kumda yatmak hayal bile edeceğim bir şey değildi. Ayrıca 8 gün aralıksız yağmur yağdı. Yağmur yağınca sivri sinekler çıkıyor. Çeşitli yaratıklar ortaya çıkıyor. Bunları normal hayatımda bırakın sabretmeyi düşünemem bile.

Survivor’daki tek kavganı Duygu’yla etmiştin. Bu şartları düşününce Duygu hafif mi kalıyor?

(Gülüşmeler) Duygu hiçbir zaman doğal şartlar kadar zor olmadı. Doğal şartların yarattığı zorluklar nedeniyle istemediğimiz bazı tartışmalar oldu ve orada kaldı. Ada hayatıma dair tek pişmanlığımda Duygu ile ettiğimiz o kavga oldu.

Zorlu ada koşullarını yaşayınca artık dönmek istiyorum diye düşündün mü hiç?

Ben kendime 1 ay zaman vermiştim. İlk 1 ayı atlatırsam, sonuna kadar adada kalmayı başarırım diye düşünmüştüm. Öyle de oldu. çünkü, ilk 1 ayda yarışmadan çok açlığa konsantresiniz. Bir an önce elenip kurtulsam dediğim zamanlar bile oldu. Ama zaman geçtikçe insan, bu şansı hayatta bir kez yakalayabileceğinin farkında oluyor ve ona göre davranmaya başlıyor.

Hırslısın anladığım kadarıyla?

Evet.  Kesinlikle hırslı ve çok inatçıyım.

Peki şampiyon olacağını ne zaman hissettin?

Son bireysel dokunulmazlık oyununda, Ümit Ağabeye karşı kazanıp ismimi finale yazdırınca şampiyon olacağımı hissettim.

Onun öncesinde de en iyi arkadaşın Murat’ı eledin?

(Gülüşmeler) Eledin demeyelim de kısmet böyle oldu. En istemeyeceğimiz durum ortaya çıktı. Birlikte çok acı çektik. Final dörtlüsüne adımızı yazdırmayı başardık. Şunu söyleyebilirim Murat’ı elediğim için sevinemedim bile.


Ama birincilik pek çok yarışmacının rüyasıdır. Nasıl sevinmezsin?

Benim için dostluk, kardeşlik çok önemli. Ve ben, bir kardeş kazandım.

Şampiyonluğunda Murat’ın hayranlarının da payı olduğunu düşünüyorum ne dersin?

Murat’ın hayran kitlesinin aldığım sonuçta çok önemli olduğuna inanıyorum. Bence, Murat  ve beni izleyenler 2 kişi olarak değil, tek kişi olarak düşünüyorlardı.

Peki, ünlülerden en büyük rakip olarak kimi görüyordun?

Başlangıçta Ümit Karan inanılmaz başlamıştı yarışmaya. İlerleyen günlerde Doğukan ön plana çıktı. En büyük rakip olarak onları görüyordum ve düşündüğüm gibi oldu zaten.

Survivor’un en genç şampiyonlarındansın. Doğal olarak ciddi bir para ödülü de kazandın. Bizim toplumumuzda hep merak edilir bu durum. Ne yapmayı düşünüyorsun?

Daha önce söylemiştim.  Ben bir memur çocuğuyum diye.  Annem ve babam bizim için çok büyük fedakarlıklar yaptı. Şimdi ben onların rahat yaşamasını istiyorum. Bu nedenle aileme Bodrum’dan bir ev almak istiyorum. Ayrıca benim bir dans okulum var. Onu güzelleştirmek istiyorum.

Çok uzun süre kaldın ada da.  En çok neyi özledin?

Ailem ve arkadaşlarımla vakit geçirmeyi, elimde kumanda eşliğinde evimde oturmayı, dans etmeyi ve okulumda eğitim vermeyi çok  ama en çok Türk yemeklerini özledim.  Babamın yaptığı börülce, annemin yaptığı yaprak sarması en çok özlediğim yemeklerdi.

Seninle röportaj yaparken pek çok kişi geldi yanımıza. İnsanlar seni çok sevdi gerçekten de. Tüm bunları düşününce şampiyon olmak nasıl bir duygu?

Öncelikle bazen kazandığıma hala inanamıyorum. İlk defa gönüllüler takımından birisi şampiyon olduğu için mutlu oluyorum. Ayrıca dünyanın en zor ve şimdiye kadar yapılan en uzun yarışmasından birincilikle çıktığım için kendimle gurur duyuyorum. İnsanların bana olan bu sevgisine laik olmaya çalışıyorum.

Son olarak bundan sonraki hedeflerinle bitirelim?

Bundan sonraki hedefim. Öncelikle dans eğitmenliğine devam etmek istiyorum.
Reklam dizi ve film teklifi olursa seve seve kabul etmek isterim. Daha çok gencim oyunculuk eğitimi de almak istiyorum.
Özellikle bir dansçının öyküsünü anlatan bir filmde oynamak, ayrıca neşeli yönlerimi gösterebileceğim bir rolde oynamayı çok isterim.

Bundan sonraki hayatında İstanbul’da yaşamayı düşünüyor musun?

İstanbul’da ablam yaşıyor. Eğer kalıcı bir şeyler olursa tabi ki  İstanbul’da yaşama planları da yapabilirim.


Kaynak: acunn.com